include "$_SERVER[DOCUMENT_ROOT]/header.php";
 include "$_SERVER[DOCUMENT_ROOT]/yazi_header.php";
?>
            
Marmara Denizi'nde bir yarim ada KAPIDAG 
		
            
            
 
İstanbul'un Sarayburnu İskelesi'nden 
            hareket eden feribotumuz, tüm hızıyla Marmara'da ilerliyor. 
            Hareketimizin daha ilk saatinde, İstanbul küçülüyor!... sonra da 
            silinip kayboluyor. Feribotumuz Marmara'nın ortasında bir nokta 
            gibi... Martılar uzun süre peşimizden ayrılmıyor. Yolcuların 
            attıkları yiyecekleri kaptıkları gibi havalanıyorlar. Gemidekiler bu 
            keyifli yolculuğun bitmesini istemiyorlar sanki.
Haftasonu 
            tatillerini değerlendirmek isteyen veya yazlık evleri olanlar 
            dışında feribotta, bizim gibi daha kaç gezgin var acaba? Gezi 
            programımızda feribotla Bandırma'ya geçtikten sonra, aracımızla 
            Erdek yolu ayrımından ayrılıp boydan boya Kapıdağ Yarımadası'nı 
            dolaşmak var. Niyetimiz köyleri, koyları bir bir dolaşmak. Ve 
            saatler sonra Deniz Yolları İşletmesi'nin feribotun'dan Kapıdağ 
            Yarımadası silik de olsa görünüyor. Yarım saate kalmadan da Bandırma 
            Körfezi'ne yanaşıyor feribotumuz. Bu keyifli deniz yolculuğunun 
            ardından karaya çıkıyoruz.
Kapıdağ Yarımadası üzerinde on 
            altı köy, bir belde (Karşıyaka), bir ilçe merkezi (Erdek) bulunuyor. 
            Bandırma-Erdek yolu üzerindeki Aşağı Yapıcı köyü ilk durağımız. Köy, 
            yarımadanın anakarayla birleştiği yerde bulunuyor. Burada şöyle bir 
            soluklandıktan sonra, Erdek'e dokuz kilometre uzaklıktaki Hamamlı 
            köyüne çıkıyoruz. Hamamlı köyü, antik Kyzikos kentinin akropolü 
            üzerinde kurulmuş. Antik kentin kimi kalıntılarını görmek hala 
            mümkün. MÖ 3. yüzyılda yarımadayı anakaradan ayıran bir boğaz 
            varmış. Efsanelerde anlatıldığında göre; bir zamanlar Argonautlar 
            Altın Post'u aramak için gemileriyle gelip Kyzikos'u anakaradan 
            ayıran bu boğazdan geçmişler.
 
            Hamamlı köyünden sonra Yukarı Yapıcı'ya, oradan da Kirazlı 
            Manastırı'na geçiyoruz. Anayoldan manastırın uzaklığı 17 kilometre. 
            1923 yılına değin işlevini sürdüren Panagia Theotokos Faneromeni 
            Manastırı'nın bugün bilinen adı Kirazlı Manastırı. Doksan odası ve 
            avlusunda bir kilise bulunan Kirazlı Manastırı harabelerinden 
            ayrılıp, tekrar Yukarı Yapıcı'ya geçiyoruz. Şimdiki amacımız 
            yarımadanın kuzey sahillerindeki Ballıpınar köyüne (Kocaburgaz) 
            gitmek. Kestane, gürgen, kayın ve meşe ağaçları arasından kıvrılarak 
            inen yolda ilerlemek oldukça keyifli. Gökyüzünde bir kartalın 
            süzülmesi veya bir yabani tavşanın aniden aracınızın önüne fırlaması 
            sizi şaşırtmasın. Çünkü 1978 yılında Av Koruma Sahası ilan edilen 
            Kapıdağ Yarımadası ormanlarında birçok kuş türünün (kartal, sahin, 
            doğan) yanısıra, yabani hayvan da (kunduz, sansar, yaban domuzu, 
            kokarca, tilki, çakal, karaca ve tavsan) yaşıyor. Geçmişte 
            padişahların keklik avına çıktığı bu ormanlarda, İstanbul Belgrad 
            Ormanın'dan getirilip salınan alageyiklerin sayısı, bügün yetmiş 
            beşi buluyor.
Yarımadanın doğu sahilinde yazlıkçıların ünlü 
            mekanlarından Tatlısu ve Dalyan'ı geçip, Karşıyaka beldesine 
            ulaşıyoruz. Kavala'dan gelmiş Türklerin (Pomaklar) yaşadığı 
            Karşıyaka'da (Paremo) bir düğüne davet ediliyoruz. Düğün yerindeki 
            kadın ve kızların giysileri rengarenk. Kadınlar bordo renkli 
            şalvarların üzerine "saya" denilen pardösüyü andıran siyah renkli 
            bir giysi giymişler. Köy çesmesine elimizi dayayıp kana-kana 
            suyumuzu içip serinliyoruz. Sonra da yarımadanın doğa sahillerindeki 
            son yerleşim yeri Çakıl köyüne gitmek üzere düğünden ayrılıyoruz. 
            Bir zamanlar Giritli Rumların yaşadığı, gemilerin uğradığı, 
            hengameli bir yaşamın sürdüğü Çakıl'da şimdi sessizlik hakim. 
            Limanında devasa bir Atatürk heykelinin bulundugu Çakıl'dan ayrılıp, 
            kuzey sahillerini dolaşarak Ballıpınar'a ulaşıyoruz. Yeni adı 
            Ballıpınar olan Kocaburgaz'da da Kavala'dan gelen Pomaklar yaşıyor. 
            Daracık kaldırımlı yolları, ahşap evleri, yıkık kilisisesiyle geçmiş 
            yüzyıllardan günümüze izler taşıyor köy. Kocaburgaz'ın diğer bir 
            özelligi de, yıllık 2 bin 500 tona yakın kırmızı kurusoğan üretmesi. 
            Soğan hasadında köye uğrarsanız, sahil boyu kurulan çardakların 
            altında "yedisinden yetmişine" tüm köy halkının çalıştığını 
            görürsünüz. Köy kadınları, kızlarının saçı gibi örer soğan 
            saplarını. Bu örülmüş kırmızı kabuklu soğanları, daha sonra bir 
            manav ya da bir marketin vitrinini süslerken görüyoruz.
 Kocaburgaz'la Ormanlı köyü arasında ilerlerken küçük 
            koyların arasına soğan tarlalarıyla, gür ormanlarla kaplı tepelerle 
            karşılaşıyoruz. Bu eşsiz güzellikteki panorama içinde ilerlerken, 
            birbirinden güzel koylara da rastlıyoruz. Bazen de koy içinde bir 
            köyle... Turan köyü de bunlardan biri. Turan ve daha sonra gelen 
            Doğanlar ve İlhanlı köylerinde konaklamak için pansiyon bulmak her 
            zaman olası. Narlı ve daha sonra ulaştığımız Ocaklar köyü ise 
            yarımadanın güneybatı sahillerinde bulunuyor; kuzey sahillerindeki 
            sürekli esen poyraz rüzgarı bu sahilleri etkilemiyor; deniz daha 
            sakin. Yarımadada turizmin belki de en hareketli yaşandığı köyler, 
            Narlı ve Ocaklar... Narlı ve Ocaklar köylerinin diğer bir avantaji 
            da ulaşımın iyi bir asfalt yolla yapılıyor olması ve konaklama için 
            birçok alternatifin bulunması. Ayrıca Erdek'ten bu köylere 
            dolmuşlarla ulaşmak ve keseye uygun temiz pansiyonlarda konaklamak 
            her zaman mümkün.
Kısa ya da uzun süreli bir dinlencenizde, 
            bilinmeyen diyarlara yelken açmaya ne dersiniz? Her dönemecin 
            ardından yeni yeni koylara kelebekler gibi süzülüp, geçmiş 
            uygarlıkların izlerini sürmeye?.. O zaman rotanızı Kapıdağ'a 
            çeviriyorsunuz demektir.
Kaynak
Erdal 
            YAZICI
SKYLIFE 
THY 5/2000
            
            
 
 include "$_SERVER[DOCUMENT_ROOT]/yazi_footer.php";
 include "$_SERVER[DOCUMENT_ROOT]/footer.php";
?>