Miyav: Esrarengiz Kedi Malaga'nin Kose Yazisi

Kış bitti bitecek, henüz baharın kokusu gelmese de ufuktan esen rüzgar ”baharı bekleyin” müjdesini veriyor.

Bizde kış yorgunluğunu atmak için sahil bandında yürüyüşler yapıyoruz, gözümüz iskelede hani Ocaklara yakışmayan çirkin, karanlık ve pis iskele; balıkçı ağabeyler bizi beslemese hepten kaldırılmasını isteyeceğim, günlük nafakalar oradan geliyor ne de olsa biz bir kediyiz. tamam! kaldırmayın eskimiş ağaçları tamir edin, ışıklandırın, ve temizleyin her taraf ceset dolu bize balık atarken ıskalayan keskin nişancı(!) balıkçıların attığı balıkların hepsi denizde ne yani denize dalıp o cesetleri biz mi temizleyeceğiz? Çok beklersiniz; biz taze balık severiz bayat balıklarınızı siz kendiniz tüketin.

Evet pis iskeleye çevreden çöp atarak daha çok kirletenlere sözümüz yok onlar ne yaptıklarını biliyorlardır, hele siz insanlar için hizmet veren gıda sektörlerinin atıkları eh işte onlarda tuzu biberi, ağzının tadını bilmeyen bazı kedi müsveddeleri, ağzı bir karış açık tanktan bozma çöpleri karıştırmıyorlar mı? Ne kadar iğrenç bir görüntü oluşuyor. Birde sizler her şeyinizi getirip başka çöp yokmuş gibi iskeleye atıyorsunuz.

Sözü taa nerelerden nereye çektik. Eee ne yapalım bizimde takıntımız bu, gelelim sizin takıntılarınıza…

Sahip olduğunuz değerleri çok kalay harcamak gibi tuhaf bir huyunuz var Hem ”Ocaklar dünyanın en güzel yeri” dersiniz hem de Ocakları çirkinleştirmek için birbirinizle yarışırsınız. Deprem, su baskını, imar planı, estetik, zarafet gibi değerler hep başkaları için gerekliymiş gibi, sanki sizi bu değerler bağlamıyormuş gibi davranmak insanlara özgü bir davranış olmalı. Çatı katlarını yamultmak, kot farkı oyunlarından galip gelmek marifetmiş gibi birde ballandıra, ballandıra anlatmanız yok mu tam bir aymazlık.

Örnek mi istiyorsunuz Ocakların çıkışındaki ucubelere bakmanız yeterli. İki katlık ruhsatlar nasıl dört kat oluyor her halde kanun boşluklar olmalı, yanlış anlaşılmasın ben bir kedi olarak kimseyi ve belediyeyi itham etmiyorum, siz insanların takıntılarından söz ediyorum. Hele yazlık adına ev yaptırıp Ocakları sömürenler yok mu işte onlara sözüm. Bu da sizin meseleniz deyip başka bir konuya geçeyim.

Yıllardır bu sitede bir şeyler yazarım; En az yirmi sene oldu, unutmayın bir kedi yılı sizin yedi yılınıza eşittir. Kimileri Ocakları kazanmak ister, kimileri Ocaklardan kazanmak ister, kimileri de Ocakları gözünü kırpmadan harcamak ister, büyük bir çoğunlukta “bana ne, ne olursa olsun dert mi bana” diyerek çürük mantığa sığınır, sanki Ocaklar başka bir yer; dertleri, kaygıları, sevinçleri hep kişiseldir; geçen yıl duyduğuma göre bu site Ocakları tanıtma işini tek başına yüklenmiş; sponsorlara baktım yirmi pansiyon iki otel ve on kadar işletme hepsi bu anlı şanlı cafcaflı otellerin adı yok, sponsorlukla reklamı birbirine karıştırmışlar galiba, ne yani Ocaklarda yirmi pansiyon mu var(!) sahilde iki güzel Otel bir işletme zannedersiniz Ocaklar bir mezra; başka bir işletme yok, sahi yok mu? Belki de gerçekten yok işletmecilik kafası yoksa güzel alımlı binalar ne işe yarar ki?

Gelecek misafir sayısını artırma çabaları kaç kişide var. Sayın Başkanımızın ve birkaç kişiden başka kimsede yok, kültür ve sanat etkinliklerinde gördük geniş kapsamlı etkinliklerde bile işletmeler(!) tam gaz rekabete girdiler. İyide ettiler herkes neyin ne olduğunu gördü.Ocaklar bu insanlara rağmen turizm de hak ettiği yeri mutlaka alacaktır.

Yeter ki Ocakları gerçekten sevenler ufuk ötesini görebilsinler, hayal kurmayı becerebilsinler. Yoksa bu işleri bu nesil yapamaz, ben demeyi bırakıp biz demeye başlandığında bu işler kendiliğinden olmaya başlar, Ocaklar sadece deniz, kum, güneş ve disko değil Ocaklar her şeyi ile bir tatil merkezi yeter ki keşfedilsin.

Uzun süredir yazmamıştım, gelecek yazılarda buluşmak ümidi ile kendinize dikkat edin, yazın benim yanıma gelirseniz seslenin ben sizi tanırım.